Elazığ, son dönemde alışık olduğumuz canlı sokak manzaralarının yerini sessiz ve boş bir ortam aldı. Kentin her köşesinde hissedilen bu değişim, sadece bir yokluk değil, aynı zamanda toplumsal bir olayın yansıması. Peki, Elazığ'ı bu duruma sürükleyen nedenler neler? Şehir yaşamında meydana gelen bu çarpıcı değişim, ekonomik, sosyal ve psikolojik boyutlarıyla beraber ele alınmayı gerektiriyor.
Elazığ’da sokakların boş kalmasının birinci nedeni ekonomik durum. Son yıllarda özellikle tarım ve hayvancılık gibi temel geçim kaynakları üzerinde olumsuz etkiler yaratan iklim değişiklikleri ve doğal afetler, bu sektörlerde ciddi bir düşüşe yol açtı. Sadece bu alanlar değil, aynı zamanda sanayi sektöründeki daralma da şehir ekonomisini olumsuz etkiledi. İşsizlik oranlarının artması, insanların dışarı çıkma isteğini azalttı; çünkü birçoğu geçim sıkıntısıyla boğuşurken sosyal hayatlarını da ertelemek zorunda kaldı.
Birçok Elazığlı, iş bulma umuduyla büyük şehirlere göç etmeyi tercih ederken, geride kalanların da ellerindeki ekonomik olanakları en aza indirmiş durumda. Şehirdeki esnaf, alışveriş yapan müşteri bulmakta zorlandığı için dükkanlarını kapatma kararı alıyor. Bu durum, yalnızca ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda sosyal alanda da derin bir yarılmaya neden oluyor. Kentin alışveriş caddeleri, pek çok dükkânın kapalı olduğu lanetli bir sessizlikle dolu.
Elazığ'daki sokakların boş kalmasının bir diğer önemli sebebi ise sosyal ve psikolojik etmenler. İnsanların dışarı çıkmak konusunda isteksizlik duyması, yalnızca ekonomik nedenlere dayanmakla kalmıyor. Covid-19 pandemisi ile birlikte başlayan sosyal mesafe uygulamaları, insanların sosyal hayatından kopmasıyla sonuçlandı. Alışkanlıklar değişti, birçok kişi evde kalarak dijital dünyaya yöneldi. İnsanlar, sessiz ortamlara daha fazla alıştı ve sosyal iletişim azaldı.
Bu duruma ek olarak, Elazığ'da meydana gelen sarsıntılar, özellikle 2020 yılında yaşanan deprem, insanların güvende hissedebilme arzusunu artırdı. Bazı bölgelere olan güven azalırken, boş kalan sokaklar, kaygıların bir yansıması haline geldi. Psikologlar, bu tür travmatik olayların ardından meydana gelen “kapatılma” hissini, dışarı çıkma isteksizliği ile ilişkilendiriyor. İnsanlar, bir tehlikenin yeniden ortaya çıkmasından korkarak kendilerini evlerine kapatmayı tercih ettiler.
Bunların yanı sıra, Elazığ'da son zamanlarda artan sosyal medya kullanımı, insanların gerçek sosyal hayata olan bağlarını da etkiledi. Genç nesil, daha fazla ekran saatine sahip olmanın bir sonucu olarak, fiziksel etkileşimlerden daha çok sanal etkileşimleri tercih ediyor. Sokaklar, bu sosyal hayattaki değişimin bir izdüşümü olarak, boş kalmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Elazığ'daki sokakların boş kalmasındaki nedenler, yalnızca bir olaylar dizisi değil, daha derin ve karmaşık bir toplumsal yapının yansımasıdır. Bu durum, ekonomik zorluklardan psikolojik travmalara kadar uzanan bir spektrum oluşturmakta. Kentin yöneticileri ve toplumsal aktörler, bu sorunları ele alarak Elazığ'ı yeniden canlandırmak, sakinlerini harekete geçirmek için stratejiler geliştirmelidir. Yoksa Elazığ, sokaklarını boş bırakan bir kent olmaya devam edecek ve bu sessizlik, gelecekteki sorunların habercisi olacaktır.