Eski ABD Başkanı Donald Trump, Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’ı hedef alarak yaptığı sert açıklamalarla gündeme damga vurdu. Trump, Khan’ı dünyanın en kötü belediye başkanlarından biri olarak nitelendirirken, Londra'nın sorunlarına çözüm bulmak yerine bu sorunları daha da derinleştirdiğini savundu. Bu eleştiriler, Trum'un Londra’ya olan ilgisini ve özellikle şehir yönetimi konusundaki derin kaygılarını yansıtıyor.
Londra, son yıllarda birçok sorunla karşı karşıya kalmış durumda. Güvenlik, ulaşım ve konut gibi başlıca meseleler, özellikle şehirde yaşayanlar için büyük sıkıntılara yol açıyor. Trump’ın açıklamalarında vurguladığı gibi, Sadiq Khan’ın yönetim tarzı bu sorunları daha da karmaşık hale getirmiş gibi görünüyor. Trafik sorunları, toplu taşıma sistemindeki aksamalar ve artan suç oranları, Londra'da yaşayanların gözlemlerine göre Khan’ın yönetiminde daha da belirgin hale geldi. Trump, Khan’ın bu sorunları çözmek yerine, şehrin mevcut durumunu kötüleştirdiğini düşünüyor.
Trump’ın Khan hakkında yaptığı bu değerlendirmeler, hem ABD’de hem de İngiltere’de geniş yankı buldu. Trump, sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarında, Khan'ın yönettiği Londra'nın, her geçen gün daha fazla sorunla boğuştuğunu ve bunun sonucunda da şehir halkının sıkıntı yaşadığını belirtti. Trump ayrıca, Khan'ın yönetimi altındaki Londra'nın, Avrupa’nın en tehlikeli şehirlerinden biri haline geldiğini ifade etti. Bu tür yorumlar, yasaklı hale gelen sosyal medya platformlarında ve haber kanallarında tartışmalara yol açtı. Bazı kesimler Trump’ın eleştirilerini haklı bulurken, diğerleri ise bu tür sert eleştirilerin siyasi amaçlar taşıdığını savunarak karşı çıktı.
Sonuç olarak, Trump’ın Sadiq Khan’a yönelik ağır eleştirileri, Londra'daki sorunlar üzerinde daha fazla tartışma yaratma potansiyeline sahip. Kentin geleceği, bu tür tartışmaların ışığında nasıl şekillenecek, bilinmiyor; fakat Trump’ın bu sözleri, Londra’nın uluslararası platformda daha fazla dikkat çekmesine olanak tanıyacak gibi görünüyor. Bu durum, hem Londra’nın yönetim krizin boyutunu gözler önüne seriyor hem de Trump’ın küresel siyasetteki etkisinin hâlâ devam ettiğine dair önemli bir ipucu sunuyor.