İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz günlerde Gazze'deki insani durumu ele alan tartışmaların merkezine oturarak, "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" ifadelerini kullandı. Bu açıklama, bölgedeki insani krizin boyutları ve halkın içinde bulunduğu zor koşullar hakkında ciddi bir tartışma başlattı. Ancak, Netanyahu’nun bu iddiaları, kullanıcıları ve gazetecileri, Gazze’deki gerçek şartları sorgulamaya sevk etti. Olaylara tanıklık eden kişilerin ve bağımsız kuruluşların verileri, durumun çok daha ciddi olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda, hem resmi rakamlar hem de tanıklıklar üzerinden Gazze'deki açlık ve insani krizin boyutlarına birlikte bakalım.
Uluslararası kuruluşlar ve bağımsız gözlemciler, Gazze Şeridi'nde yaşayan insanların açlık sınırında zor günler geçirdiğini bildiriyor. Birleşmiş Milletler, Gazze'deki insanlara yönelik insani yardımların yetersiz olduğunu ve özellikle gıda güvenliği konusunda kritik sıkıntılar yaşandığını ifade ediyor. Son verilere göre, Gazze'de 2 milyon insanın %60'ından fazlası gıda yardımlarına bağımlı hale gelmiş durumda. Ayrıca, bölgedeki ailelerin büyük bir kısmının günlük kalori alımının, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için gereken miktarın altında kaldığı belirtiliyor. Bu rakamlar, Netanyahu’nun "kimse açlıktan ölmüyor" açıklamasıyla çelişiyor.
Gazze'deki yaşam koşulları hakkında yapılan bağımsız araştırmalar ve gazetecilerin tanıklıkları, halkın mevcut durumunu daha net bir şekilde yansıtıyor. Örneğin, Gazze'de yaşayan bir aile babası, “Günlük olarak neredeyse bir öğün yemek yemiyoruz. Çocuklarımın en temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorum” şeklinde beyanat veriyor. Bu türden birçok tanıklık, bölgedeki halkın yaşadığı zorlukların boyutunu gözler önüne seriyor. İnsani sürdürülebilirlik açısından hayati öneme sahip olan gıdaya erişim, son birkaç yıl içinde giderek zorlaştı. Yerel yardım kuruluşları, kilit besin maddelerinin eksikliğinden dolayı birçok ailenin zor günler geçirdiğini bildiriyor. Öngörülen bu kriz, sadece mevcut durumu değil, gelecekte yaratacağı etkileri de kapsıyor.
Bunun yanı sıra, bağlantıların kısıtlanması ve gerekli gıda yardımlarının ulaştırılmasındaki zorluklar, durumun daha da kötüleşmesine yol açıyor. Gazze'deki hastaneler gıda eksikliği nedeniyle ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalacakken, çocuklar ve yaşlılar bu olumsuz etkilerden en fazla etkilenen gruplar arasında. Dolayısıyla, Netanyahu’nun açıklamaları bölgedeki acil durumu görmezden geliyor. Gazze’nin yaşadığı bu insani kriz, yalnızca yerel bir sorun değil, aynı zamanda uluslararası boyutta da ele alınması gereken bir mesele haline gelmiştir.
Sonuç itibarıyla, Gazze'deki açlık krizi, yalnızca raporların ve tanıklıkların gözlemleriyle değil, dünya genelindeki insani yardım kuruluşlarının acil müdahale çağrılarıyla daha da görünür hale geliyor. Hem resmi veriler hem de halkın sesi, bu konuda Netanyahu'nun açıklamalarının sorgulanmasına neden oluyor. Bu konunun üzerinin kapatılması, hem Gazze halkı hem de uluslararası toplum için kabul edilemez bir durumdur. Herkesin temel gıda ihtiyacının karşılanması ve insani krizlerin çözümü, uluslararası toplumun önceliklerinden biri olmalıdır.